Mutluluk senin elinde farkında mısın ?
Yoğun günler geçirdiğimiz şu günlerde, insan bir sırdaşa bir gönüldaşa içini dökmek istiyor. Belki de dertleşmek bir nevi tedavi yöntemidir. Öncelikle günümüz insan profiline bir göz atmak istiyorum. Kendi bakış açımla yapacağım bu değerlendirmeler tamamen kendi kanaatimdir. Bildiğiniz gibi kanaate itiraz edilmez.Herkes mutlu olmanın peşinde koşuşturuyor. Kimi mutluluğu parada, kimi kafasına göre bulacağı bir eşte, kimi lüks bir evde, kimi lüks bir otomobilde vs... Bu liste uzayıp gider. Siz ne demek istediğimi anladınız zaten. Bildiğiniz klasik şeyler işte.
Peki aradığına ulaştığında insan mutlu olabiliyor mu ? Ben cevap vereyim : HAYIR.
Aslında aradığımız mutluluk aradığımız nesnelerin içinde ya da dışında değil. Aradığımız mutluluk kendi içimizde. Biz bu mutluluğu dışardan ithal etmeye çalışıyoruz. Dışarıya koşturduğumuz kadar kendimize doğru koştursak mesele tamam olacak galiba. Koşturduğumuz şeyler bize hizmet etsin diye koştururken, koşturduğumuz şeylere hizmet etmeye başlıyoruz. Bu ayrıntıya çok iyi dikkat etmek gerekiyor.
Akıllı telefon bize hizmet etsin diye icad edilmişken bir daha biz ona hizmet etmek için daha çok çalışıyor daha üst modelini elde etmek için daha çok mesai harcıyoruz. Zannediyoruz ki son model bir akıllı telefon almakla daha çok mutlu olacağız. Mutlu olsak ta bu mutluluk sınırlı çünkü pek yakın bir zamanda yeni modeli çıkacak. Bir daha o modeli elde etmek için koşturmaca başlayacak. bu kısır döngü nereye kadar devam eder. Ne zaman yeter artık diyeceğiz. ne zaman kendimize doğru koşmaya başlayacağız. Ne zaman gerçekten ne istediğimizin farkına varacağız.
Sahip olabildiğin kadar değil terk edebildiğin kadar özgürsün
Sahip olabildiğin kadar nesnenin veya maddenin esiri olursun. Özgürlüğe önem verenler maddeden vazgeçilmesi gerektiğini anlamışlar. Şöyle bir düşünün, sabahtan akşama ne için koşturup duruyoruz. Avuç içi kadar mideyi doyurmak bukadar zor olmasa gerek. Belki günde bir saat çalışmamız yetecektir buna. Lakin suni ihtiyaçlar için kşuşturmaktan vazgeçemiyoruz. Her geçen gün peşinden koşturduğumuz madde sayısı artıyor. Her geçen gün de özgürlüğümüz kısıtlanıyor. Yatırımcıların ürünlerini almak için yarışa giriyoruz. Ne kadar güzel, biz kendimiz için koşturduğumuza inanmaya devam edelim. Unutmayalım terk edebildiğimiz kadar özgürüz.
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...